Mustafa Kemal Atatürk’ün kültürel ve tarihi bilince verdiği önemi, yaptığı faaliyetlerden görmekteyiz. Buna örnek olarak, Kurtuluş Savaşı sırasında Kültür Müdürlüğünü kurması hem tarihe hem de kültüre verdiği ehemmiyeti göstermektedir. Onun için tarih bilimi, sadece geçmişin öğrenilmesi anlamını taşımaz.
Ulusal bir sorun olarak görülmektedir. Vatana sahip olmanın esas yolunun, o topraklarda geçmişten günümüze ikamet eden halkların olaylarını bilip sahip çıkmaktan geçtiğini ısrarla vurgulamıştır.
Kendisi bir milletin en önemli vazifesinin tarihine sahip çıkmak olduğunu düşünmektedir. Tarih, halkı bütün gezegene tanıtan yegane güçtür. Milletin tarihi, ne kadar geniş olursa dünya tarihindeki yeri de ve çağdaş siyasetteki konumu da o derecede güçlü olacaktır.
Atalarımızın oluşturduğu uygarlıkların farkında olan Atatürk, bunları araştırıp, inceleyip önce kendi vatandaşlarımıza sonra da bütün dünyaya tanıtmanın görevimiz olduğunu belirtmiştir. Tarih bilimine verdiği katkı ve önemden dolayı da İstanbul Üniversitesi, ona tarih profesörü ünvanını layık görmüştür.
Tarih yazmanın da en az tarih yapmak kadar önemli olduğunu belirtmiş olan Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe verdiği ehemmiyetin en büyük göstergesi ise günümüzde Türk Tarih Kurumu olarak bildiğimiz Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti’nin kurulmasında bizzat onun telkinleri ve direktifleri ile kurulmuş olmasıdır.